5 Haziran 2023 Pazartesi

Sinu'ya*

Sevgili sevgili(m) Sinu,

Öncelikle kafası dağınık ve dağılmaya meyilli bir adam olduğumdan epeyce bahsettiğimi hatırlatmak isterim. Bu yüzdendir ki dertlerimden bahis açmaya dikkatimi ne derece topladığından söz ederek başlamak istiyorum. Yüz yüze gelmemizden önceki ruh halime dair ipucu vermek için en alta bir şarkı bırakacağım. Öyledir ki mütemadiyen hüznü içinde taşımama rağmen karamsar biri değilimdir, fakat bu o zaman mevcut bulunan hissizliğime asla su katamaz. Bütün bu anesteziye rağmen beni heyecanlandırdığın için ayrıca müteşekkirim. Evet heyecanlandım, kafamda bir şeyler tasarladım. Hatta çokça ölçüp biçtim de alışık olduğum üzere. Belki halimden de anlaşılır bir durumdur ki kılı kırk üzeri kırk yararım. Bunlardan bir tanesi de seni gördüğüm an sana iltifat etmekti. Hoş konu şahsi hayatıma dönünce içimde bir gölge belirdiğinden olsa gerek kafamdaki tilkileri konuşturamam, bu tarz kurnazlıkları beceremem yani. Velhasıl beceremedim ve seni görünce kafamdaki dizeleri unuttum. Halbuki o gün geç kalmamak için iki nokta yedi kilometre koşarak gelmiştim. Net hatırlıyorum çünkü emin olmamakla birlikte hesapladığımı tahayyül ediyorum. Ehemmiyetle üzerine titrediğim meselelerde mutlaka rota oluşturur ve buna sadık kalırım.

Dürüstlük ve somutluk kendimi yetiştirdiğim üzere benim için çekirdek kavramlardır. İnsanız, hata yaparız. Her iki değer yargım için de kefil olamam ama her birinin çapından çıkmamak için kendime hesap vermeye ömür boyu devam edeceğim konusunda kefil olabilirim. Öyle ki biraz da somut olsun diye 2016'dan beri açıp bakmadığım bir yerde içimde çöreklendiğin şark köşesini vitrine koyuyorum. Buradayız ki bu burada kalsın. Buradasın ki biz bir gün birbirimizi silme geçer de dönmezsek bu burada toz tutsun ve ansızın karşıma çıksın. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Konuşmayı çok sevsem de çabuk karıştığımdan, kendimi ifade edemediğim olur. Yine de yüzünü görebilmek adına yüz yüze pata küte, derme çatma da olsa derdimi kendi sesimle anlatmak isterdim. Belki o da olabilir, henüz bunu sorgulamıyorum. Biraz da söz uçar, yazı kalır dendiğinden ilk karşılaşmamız bir kompozisyon olsun istiyorum. Belki sadece "giriş" ama, dedik ya şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Aklımdaki yerin girişimizin somutluğunda yaşasın istiyorum.

Uzun süredir heyecanlanmayan bir adam olarak bir günlüğüne tam on üç kez saate bakmak ve birlikte geçirdiğimiz zamana ait Newton'un Beşiği'nde kulaklarıma vuran iki ayrı tedirginlik kütlesi tarafından tahrip edilmek keyif vericiydi. İnsan bazen öyle şeyleri unutuyor ki zihninin neler yapabileceğini bile hatırlamıyor. Karşındaki halim öyleydi, yaşımın verdiği tecrübeyle belli etmediğimi umarak asla soğukkanlı olamadığımı söylemek isterim. Gel gelelim seninle göz teması kurmak beni odaklamayı nasıl başarabiliyorsa burnumun ucu yansa farkına varmazdım. O yüzden ayıldığım vakit bu dinginliğin tiryakisi olma konusunda sorgularken buldum kendimi. Hoş, deli sevilir - densiz sevilmez. O yüzden ayaklarımın her zaman için yere basmasına da pek inanmam. Sana bakarken gözlerimi kırptığımı hatırlamıyorum.

Bugün bir şarkıdaki dalıp gitmeler gibi akşam güneşinde seni anıyor oluşum sende inat edeceğime ne kadar delilse, içimdeki özgürlüğüne de o kadar mükelleftir. Nitekim Sinu, Yorubaca'da "İç" demektir. Yoruba Nijerya'nın en büyük kabilelerinden biridir, fakat tabii ki konumuz asla bu değil. 

İnsan kendi içini tutuklayabilir mi? Üstelik sen bir özgürlük manifestosu olarak gelmişken bu dünyaya.

Severek uzatırım, ama uzatmayacağım. Bir süre bu sayfada yaşamak istiyorum müsaadenle.

Cevapsız sevgilerimle,

Tuğberk