13 Eylül 2012 Perşembe

Bu Ben Olamam Herhalde - 14

"
Sürekli istediğim bir şey var. Kafamı boşaltmak istiyorum. Bunun için geliştirdiğim epeyce bir yöntem var. Kendimi telkin etmek gibi veya kendimi sürekli olarak bilinçli bir şekilde düşünmeye sevk etmek gibi... İkincisini yapmak için illaki dışarı çıkmam gerekiyor. Yoldan geçen insanlara dikkatlice bakıp yaptıkları şeyleri veya gözüme çarpan detayları bir bir düşünüp, aklımda tutmaya çalışıyorum. Göz ucuyla gördüğüm şeyleri net bir şekilde kafamda canlandırmaya çalışıyorum. Beynimi çok zinde tutuyor. Ve inanın bana, hiç ama hiçbir şey düşünmüyorum. Bu eylem tam anlamıyla kafamı boş, bomboş tutmama yardımcı oluyor. Denemeden bilemezsiniz. O yüzden o sarı kafanızı bilinçli olarak meşgul ederek kendinizi, yalnızlığı, ev kirasını veya kalbinizi kıran en son manyağı düşünmekten alıkoymanızı tavsiye ediyorum. Evet çocuklar, kadınlar ve kadınlardan daha güzel olan sarışınlar... Bunu evde deneyin! Deneyebilirsiniz, hatta denemelisiniz. Keza bana bakıp, yazdıklarımı okuyup, biraz olsun düşündüğünüzde - evet hakkımda tam olarak benim hakkımda düşündüğünüzde - (iki saniyeliğine de olsa yapın bunu) benim şu anda, bulunduğumuz şu saniye hatta salise içerisinde, anbean bu eylemi gerçekleştirdiğimi farkedebilirsiniz. Evet, doğru idrak ettiniz. Bu bir eylemdir. Ne oldu? Yandı değil mi ampul? Gerizekalı. Yoksa ben neden yazayım ki... Tamam belki sizi çok özlemiş olabilirim. Ama kim olduğumu bile bilmeyen biri için oturup satırlarca saçmalık veya övgü, en olmadı küfürler dolusu sevgi sözcüğü yazacak değilim. İçime sığmıyorsunuz, bu doğru. Fakat kan olup damarlarımda aktığınız vakit ben de şarkılarınızı hep bir ağızdan kendi kulaklarıma anıra anıra söylemekten cayabilirim. Ne dediğimin siz bile farkında olmadıktan sonra, hiç duymadığım, dillendiremediğim iç sesimle ben nasıl muhatap olabilirim ki? Grip olmuş yavrucak. Öyle varsayıyorum. Aksi halde benimle konuşmaya tenezzül etmediğini düşünmek çok canımı yakacak. Ancak canımın yanmasına izin veremeyiz değil mi? Çünkü şu anda kafamı boş tutma ve biraz beynimi çalıştırma egzersizi içerisindeyiz. O yüzden şu an çünkü bokundan nefret ettiğim bile aklıma gelmiyor mesela. Mesela yani? Hatırladınız mı? Bombacı Mülayim. Bende de beş as var sarışın. Hayır olmadı, bu repliğime karşılık bana "limon ye o zaman hıyar" demeliydiniz. Ben de o sarı kafanızı ısırma niyetimi gerçekleştirebilirdim. İçimden gelmiyor değil. Karşımda çok hüzünlü duruyorsunuz. Oysaki biz yağmurlu havaları severdik. Paralel evrende sigara külleri içinde kurumuş ciğerlerimizi ezen yaş yapraklar vardı bir ara. Sırf biz eğlenecek değiliz ya doğanın yitirdikleriyle, eğlenmek onların da hakkı. Biliyorum, farkındayım. İçiniz acıdı tam da şu anda bana. Hani bir şarkı vardı. Bu kızı yeniden büyütmeliyim. Bence o kız şu anda bu yazıyı okuyor. Mal, yemin ediyorum mal. Salak. Öyle biri olsa oturup bir başıma daktilonun başında delirmezdim. Bir kere öyle bir şey, delirecek bir kadınım olduğuna ve ona ulaşmaya çalıştığıma delalettir. Hem benim büyütecek bir kızım bile yok. Siz hala neyin derdindesiniz? Elbette ki olsun isterdim. Gülümseyin lan biraz! Ben burada sırtı kaşınan bir kedi yavrusu gibi içimi dökerken, siz tasmasına alışamamış, kısa boyunlu bir midilli gibi somurtuyorsunuz. Hani sizin tek boynuzunuz? Hatta Pegasus olmanız gerekirdi. Ama heveslenmeyin, bende Herkül olacak maya yok. Doğuştan anti-karakterim ben. Eksenim. Siz Pegasus'ken, ben İkarus olurdum. Öyle mal mal uçardım "güneşi gördüm" diye. Sizden bana bir Kırmızıgül çıkmaz tabii. O kadar okudum belki adam olurum diye, sonuç olarak bir Kırmızıgül edemedim. O yüzden yanan kanatlarım için götünüze kına yakabilirsiniz. Ne diyorsun abim? Ha... Saygılar Edith. Saygılar Piaf. Saygılar Brütüs'üm, can yeleğim, daktilom."

Sakin bir sinirle yerinden kalktı, takılan daktilosunu camdan dışarı fırlattı. Belki de takılan plağa içlendi yazamayan yazar...